Kivi’nin Güncesi : 7

Kemal ASLAN-

31 Aralık 2024-(patievreni.com)-

Bugün adı çok geçen Şinasi ile tanıştım. Huysuz, geçimsiz ve saldırgan. Adını Hayvan Sevenler Kulübü koymuş. O da zaman zaman 8’inci bloğa uğruyor. Diğer kediler gibi mamasını yiyor, suyunu içiyor. Şinasi dışındaki diğer kediler dişi. Ama o bunun nimetinden yararlanmıyor. Sevgisiz davranıyor. Ya da ortamın sözü geçeni

benim demek istiyor. Bu sabah geldiğimde bir tekir kedi duruyordu Kivi’nin can dostunun çalıştığı ofisin önünde. Şaşırmıştım. Çünkü bugüne kadar sabah ne zaman okula gelsem o karşılardı beni. Ya da ilk onunla karşılaşırdım. Can dostuyla sigara içerken selamlaşmalarımız hariç. Bire süredir o olmadığından Kivi ile karşılaşıyorum.

Birkaç dakika içinde merdivenlerin orada üç kedi belirdi. Biri siyah renkli ama Kivi değil. Diğeri Şinasi. Üçüncüsü ise tekir. Siyah kedi hemen içinde içecek ve yiyeceklerin bulunduğu otomatın arkasına geçti. Şinasi ise onu oradan kaçırtmak

istedi. Ben engel oldum. Onu oradan kısmen kovdum. Ama Şinasi çok inatçı yere yapıştırdı bedenini av bekler gibi durdu. Siyah kediyi oradan çıkarmak istedi. Siyah kedinin ürkekliği benim de orada bulunmam nedeniyle geçti. Her halde onu korumak için orada beklediğimi fark etti. Bir de 5-6 defa Şinasi’yi oradan uzaklaştırmak için

çaba gösterdim. Gerçekten söz dinlemez biri. Ama böyle giderse yalnız kalacak ve hiç biriyle ilişkiye de geçemeyecek. Yani kendi doğasının gereğini yaşayamayacak. Birinin ona bu durumu anlatması, nasıl ilişki kurulur göstermesi lazım. Bu satırların

yazarı çapkınlık derslerinde sınıfta kalır. Yani benden ona hayır gelmez. “Hayır gelen” biri de zamanını onla mı geçirir? Ona harcayacağı zamanla ustası olduğu konuda sonuç alıcı adım atmaya bakar. Burada en zor durumda olan Şinasi. O, şimdi durumunun güçlüğünün farkında değil. Mart ayında görürüm ben onu. O zaman ne

yapacak merak ediyorum.

Şinasi’yi daha önceden tanımıyordum meğer dört beş aydır bu bloğa uğruyormuş.

Ben Kivi’nin can dostuyla o sürede az görüştüğümden pek fark etmemişim. O, bana

“Şinasi şöyle yaptı, böyle yaptı” derken ben anlamsız anlamsız yüzüne bakıp

duruyordum. Odak noktam Şinasi değildi. Ancak Şinasi, üzerinde durulması gereken

bir vaka. Diğer kedileri hırpalayarak güç gösterisinde bulunuyor. İyi de onlar erkek

değil Şinasi: Dişi, dişi. Şinasi’nin farklı bir cinsel yönelimi olabilir mi? Neden böyle

hırçın? Nasıl düzelebilir? Bu konuda ben de hiçbir şey bilmemenin ağırlığı, çaresizliği

çöküyor insanın üzerine. Kifayetsiz olmanın ne demek olduğunu insan böyle

durumlarda yaşıyor. Aslında bu kadar kedi besleyen olduğuna göre kedilerle ilgili de

bir program yapılmalı bence. Durumdan vazife çıkarmayı severim. Sosyal medyada

kısa videolar olabilir bu konuda. Bizde hayvan psikologları var mı? Sosyal medyada

araştırma yaptım Bu konuda “tek hayvan psikoloğu” olarak Prof. Dr. Tamer

Dodurka’nın adı geçiyor. Bence bu alanda da uzman yetişmeli. Köpeklerin terbiye

edilmesi konusunda kurslar var. Kedilerin köpekler gibi eğitime pek yatkın olmadığı

belirtiliyor okuduğum bazı sitelerde. İşimiz daha da zor o zaman.

Can dostu Kivi ile dün yaşadıklarından dolayı üzgündü, mutsuzdu. O, çok nadiren

duygularını paylaşır, incineceğinden, şeffaf hale geleceğinden korktuğu için mi? Ya

da zarar görme ihtimali nedeniyle mi? Kivi, onun hep hayatının merkezinde oldu. Dün

akşam bana şöyle yazdı: “Kivi yüzüme bile bakmadı diye gerçekten çok üzüldüm.

İçim acıdı, sanki içimden bir şeyler koptu, gitti. Hani böyle birini kaybedince duyulan

acı var ya aynen öyle bir his kapladı içimi. Ya beni yeniden sevmezse diye endişe

duydum. Eskiden olduğu gibi elimle başını okşadığımda başını, yanaklarını elime

sürtmezse…” Can dostu, Kivi’nin “miyav” demesini bile özlemiş. Ama inadını tutmuş

Kivi’nin hiç sesini bile çıkarmamış. İnatçı “küçük domuzcuk” diyesim geliyor ona. Ama

Kivi de insanlar gibi duygularını gösteriyor, tepkisini ortaya koyuyor. Uzaklaşmayı ve

nedenlerini anlayamıyor.

Aslında ikisi de bir hayal kırıklığı yaşıyor belli ki. Belli bir rutinin gerçekleşmemesi,

güveni de zedeleyebiliyor. Her kurulan bağla bir sürdürülebilir bir rutini içeriyor. O,

rutin karşılıklı güvene yol açıyor. Bu da karşılıklı bağlanmayı artırıyor. Geçmişte

birine: Seninle yarım saat bile konuşmadan edemiyorum. Sana küs olamıyorum”

demiştim. Sonra çok kırıldığım bir olay oldu günlerce konuşmadığımız oldu. Her

canlının belli bir sınırı var ne kadar çok sevse de. O, ilişkilerin dinamiğini belirliyor.

İki hafta önce can dostunun ayağı daha kırılmadan önce Kivi sekizinci bloğa

gelmemişti. Can dostu her tarafta onu aramış bulamamıştı. Sonradan temizlik

görevlileri altıncı blokta olduğunu söyleyince onu oradan kucağında odasına getirmiş.

Birini kucaklamak sarılmak oksitosin hormonu üretilmesine neden oluyor. Bu da

sarılanlar, kucaklaşanlar aralarında karşılıklı empati kurulmasını, aralarındaki bağın

güçlenmesini sağlıyor. Oksitosinin azlığı huysuzluğa, depresyona yol açabiliyor.

Kedilerle sarılınca da oksitosin yükseliyor. O zaman insan kendini daha iyi hissediyor.

Kediler de insanlarla yakın ilişki kurduğunda oksitosin hormonu salgılıyor. Şimdilerde

ikisi açısından da bu durum gerçekleşmiyor. Dolayısıyla aralarında bir gerilim stres

var. Can dostu onu yeniden kucağına aldığında, başını okşadığında o da karşılık

verdiğinde oksitosin üretimi karşılıklı olarak yeniden gerçekleşecek. Bu da aralarında

hafif gevşeyen bağın yeniden güçlenmesini sağlayacak. Oksitosin hormonunun

salgılan(a)maması aşılması gereken bir sorun aralarında çözümü de basit: Sarılmak

ya da kucaklamak.

Bugünlerde ayrılık rüzgârının etkisi onların yaşamında da hissediliyor. Can dostu

fiziki nedenlerle –ayağının kırık olması- okula gelemiyor. Kivi de onu göremiyor.

Phillips’in deyişiyle ayrılık bir uzvun koparılmasıdır (2024:48). Aslında bu geçici

durum. Şubat’ın başına kadar gel-gitli bir ilişki yaşayacaklar. Can dostu haftada bir ya

da iki gün okula gelecek. Bu belki Kivi’nin yeniden güvenini kazanması için yeterli

değil ama en azından onun kokusunu yüzünü hatırlayacak. Aslında Kivi’nin kendini

güvende hissettiği, yuvası olarak bellediği yer onun odası. Kivi, bugün ortalıkta yoktu.

Onun yerine daha küçük bir siyah kedi gelmişti. Şinasi onu kovmak istiyordu, izin

vermedim. Eskiden tek kara kedi vardı şimdi çift oldu. Sanırım bu da dişi. Kivi’nin ilk

zamanlarında benziyor ama onun gibi öğrenilmiş çaresizliği yaşamıyor. Bugün

Kivi’nin uazandığı gibi uzanmıştı onun çalışma masasındaki koltuğa. Kivi gibi tek

gözü açıktı. Benden tedirgin olmadı. Meğer Kivi benim fark etmediğim bir zamanda

mamasını yemi, suyunu içmiş ama Şinasi nedeniyle yeniden kaybolmuş. Kivi, şimdi

yok. Nerede? Bugün 2024 yılının son günü. O, bu gece yeni bir yıla gireceğimizin

farkında bile değil. Ama bizde bir telaş var, mesai tam gün de olsa. Akşamı iple

çekiyorum ben de.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir