Kemal ASLAN-
2 Ocak 2025-(patievreni.com)-
Yılın son gününden bugüne kadar yaklaşık 43 saattir Kivi ortalıkta yoktu. Dün resmi tatil olduğundan ben de onu göremedim. Sabah ilk servisi kaçırmama rağmen onu 8.26’da gördüm. İki kapı daha açılmamıştı. O bu kez can dostunun yan odadaki arkadaşının kapısı önünde bekliyordu. Can dostunun zorunlu nedenlerle olmadığı zamanlarda o temel ihtiyaçlarını karşıladığından belki de böyle bir tercihte bulunmuştu. Bugüne kadar ben hep onu can dostunun kapısı önünde bekler bulmuştum. Çünkü can dostu daha erken okula geldiğinden sigarasını bile içmeden ilk işi onun mamasını ve suyunu hazırlamak olurdu. Şimdi ve bir süre daha bunu yapmak sağlık koşulları nedeniyle onun için mümkün değil. Yılbaşından bir gün önce can dostu onu severken tırmalamıştı. Sevgisini biraz sert gösteriyor Kivi. Can dostu onun bu hallerine üzülüyor. Gerçi bugün sağlık kontrolünden gidecek olan can dostu ayağının kırılmasından sonra üçüncü kez okula gelmeyi planlıyor. Aslında o da en çok Kivi’yi özlüyor. Belki de onu yaşama bağlayan en önemli nedenlerden biri oldu Kivi. O, sevgi bulduğu, sevgisini gösterdiği biri.
En az 20 aydır onu tanıyor. Günün 9 saatini beraber geçiriyor. Birbirleriyle ilgilenebildikleri süre az da olsa Kivi onun odasında hiç olmadığı kadar kendini güvende hissediyor. Güven duymak, ondan zarar gelmeyeceğini bilmek, kendini rahat hissetmek, başına bir şey gelmeyeceğini derinden yaşamak, onun varlığının sana güç kattığı fark etmek anlamına geliyor. Güven her türlü ilişkide zamanla inşa ediliyor. Ama bazen bir olay bunu sarsabiliyor. Güven duymak için aradaki bağın da güçlü olması gerekiyor. Belirli bir rutinin yani süreğen bir alışkanlıkların olması bu konuda önem taşıyor. Güven duyulduğunda anı yaşamak mümkün hale geliyor. Çünkü korkular, kaygılar azalıyor. Anın getirdikleri, düşündürttükleri, hissettirdikleri karşılıklı yaşanıyor. Geçmişin gölgesinden uzaklaşılıyor anı yaşarken. Çevrenin etkisi hissedilmiyor. Senin ve ötekinin varlığı baskın hale geliyor. Anı yaşamak: Kendini
gizlemeden, örtmeden karşılıklı ortaya koymaktan geçiyor. Kivi ile onun bunu başardıkları zamanlara tanığım. Şimdi ikisi açısından da eksik olan bu. Kivi’nin ve onun rutini zorunlu olarak bozuldu.
Bu rutin yeniden başlayınca eskisine benzer durumların yaşanacağı kanaatindeyim. Çünkü geçmişte yaşananlar bir kalemde silinmiyor, onların izleri devam ediyor. Geçmişte kurulan güçlü bağlar ilişkilerin kopmasını engelliyor. Hatırlanacak anıların olması şimdiye yönelik bir fırsat yaratıyor. Şarkıdaki gibi: “Tez geçse de her sevgide bin hatıra vardır//Sevda denilen şey yaşayan hatıralardır.” Bence Kivi de onunla yaşadıklarını unutmayacak, benzer davranışları gördüğünde hatırlayacak. Şimdi onun yokluğunu hissediyor. Onun sevgisinden, sözlerinden dokunuşundan uzak. Bir sevgili gibi… Can dostu da öyle… Bu durum aşılacak. Aralarındaki güçlü bağ ilişkilerinin yeniden raya oturmasını sağlayacak.
Bakalım can dostu okula geldiğinde ne olacak? Ben de merak ediyorum. Karşılaşma anına tanık olamadım. O anlattı. Annesi ve kardeşiyle birlikte gelmiş. Kivi ile merdivende karşılaşmış ona “bebeğim” diye seslenince yüzüne bakmış ilk defa.
Herhalde onun sesindeki özlemi, sevgiyi hissetmiş. Sonra peşi sıra gelerek odasına girmiş ve masasının çaprazında yer alan diğer masanın önündeki sandalyeye tünemiş. Ben geldiğimde o yoktu. Kivi tek gözü açık uyukluyordu. Yarım saat sonra geldi yeniden can dostu odasına. Sanırsam Kivi, onun tekerlekli sandalyede alçlılı haline daha alışamamış. Bu yüzden biraz tedirgin. Ancak, bir ara sohbet anında Kivi’ye baktığımda yeniden sırtı kapıya dönük olarak uyuduğunu fark ettim. Kendini güvende hissetmese böyle yapmaz. Zaten, kadınlar gibi kediler seçiyor kiminle arkadaş olacaklarını. Bu da hemen gerçekleşmiyor. Daha önce de yazdım: Kivi ile onun arasında derin bir bağ var zamanla ilmik ilmik örülerek kurulan. Bu nedenle ikisinin de birbirinden vazgeçmesi mümkün değil.
Ben odadan ayrıldıktan sonra o Kivi’nin uyuduğu koltuğa yaklaşmış onu okşamış. “Bebeğimm” diye seslenince yüzünü ona çevirmiş. Sesi karşılık bulmuş yani. Sonra o da patisiyle alçılı ayağına vurmuş. Sanki onu özgürlüğüne kavuşturmak istercesine. Onu kısıtlayan durumu sezmiş gibi. Karşılıklı sevgiyi yaşamışlar. Sevginin yaşanması ikisine de iyi gelmiş. Can dostunu bugün mutlu, dingin gördüm öncesine göre daha iyiydi, yüzü de gülüyordu. Onun bu mutlu hallerine birkaç defa tanık oldum. Birinde Albeyköy metrosu girişinde uzun zamandır görmediği arkadaşıyla konuşurken böyle olduğunu fark ettim. Mutlu olduğunda hem gülüşü değişiyor hem de yüzü mutluluktan beyaz bir hal alıyor. Kederli zamanlarında yüzü esmerleşiyor. Onun mutsuzluğu hemen yüzüne yansıyor. O, bunu sakladığını duygularını dışa vurmadığını düşünüyor ama.. Gerçek öyle değil bunu kabul etmese de.
Bugün bir adım daha atıldı aralarında birbirleri için ne anlama geldiklerini yeniden fark ettiler belki de. Anılar, ilişkilerde bir zemin oluşturduğundan aralarında yaşanacakları da belirleyebilir. Aralarında bağ yeniden kuruldu. Sevgi ikisini de yeniden birleştirdi. Bu durum bence ikisinin de ruh haline iyi geldi.