
CHP’nin başvurusunu görüşen Anayasa Mahkemesi, Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan değişikliklerin iptal istemini reddetti. Sokak hayvanlarının gerekli görülen hallerde öldürülmesinin, devletin yükümlülüğü olduğu savunuldu. Bu arada Sokak Hayvanlarının beslenmesinin yasaklanması yönünde genelge yayınlayan İstanbul Valisi hakkında da suç duyurusunda bulunuldu.
Nefes.com un haberine göre Anayasa Mahkemesi, kamuoyunda “katliam yasası” olarak adlandırılan 7527 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un bazı hükümlerinin iptali istemini reddetti.
Gerekçede, istisnai hallerde sokak hayvanlarıyla ilgili ötenazi/öldürme tedbirinin uygulanmasına imkan tanınmasının, devletin kişinin maddi ve manevi varlığının korunması yükümlülüğü gereği olduğu belirtildi, kanun hükümlerinin, “hayvanların rehabilite edilmesine yönelik yeni bir yaklaşım getirdiği” aktarıldı.
Anayasa Mahkemesi’nin Resmi Gazete’de yayımlanan kararına göre, CHP, 7527 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un bazı hükümlerinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurmuştu.
Yüksek Mahkeme, Kanun’un, “belediyelere tüm sahipsiz köpekleri toplama ve insan ve hayvan hayatı için tehlike teşkil edenlerin öldürülmesi yetkisi veren, barınak kurma yükümlülüğüne kaynak ayırmayan belediye başkanı ve meclis üyeleri için hapis cezası öngören” düzenlemeleri de içeren hükümlerinin iptal istemini oy çokluğuyla reddetti.
Kanun’la korunan değerin hayvan yaşamı ve hayvanın fiziksel ve psikolojik sağlığı olduğu, 5199 sayılı Kanun’da hayvanların korunmasına ve onlara eziyet edilmesinin önlemesine yönelik düzenlemelerin yanı sıra hayvanların insana ve eşyaya zarar vermemesi için de birtakım düzenlemelere yer verildiği belirtilerek, “özellikle sahipsiz hayvanların insan yaşamı ve sağlığı yönünden risk oluşturmaya başlaması, başıboş köpeklerin saldırıları sonucunda can kayıplarının artması ve sorunun zaman geçtikçe büyümesi insanların da hayvanlara veya hayvanlardan kaynaklanan risklere karşı korunması ihtiyacını ön plana çıkardığı” savunuldu.
‘HAYVANLAR HAKKIN ÖZNESİ OLARAK KABUL EDİLMEDİ’
Gerekçede, şunlar kaydedildi:
– Hayvanlar, biyolojik bir varlık olsalar da hukuk düzenlerinde genel olarak bir hakkın öznesi olarak kabul edilmemişler; mülkiyet hakkının konusu bir eşya olarak değerlendirilmişlerdir. Bazı ülkelerde hayvanların kısmen hak öznesi olarak kabul edildiği uygulamalar görülmekle birlikte bu konuda geleneksel anlayışın değiştiğinin söylenmesi mümkün değildir.
– Hayvanlar hukuki olarak eşya kategorisinde kabul edilse de biyolojik bir varlık olmaları, acı çekme, mutlu olma ve üzüntü duyma gibi birtakım hislere sahip olmaları sebebiyle diğer eşyalarla aynı kapsamda değerlendirilmeleri söz konusu değildir. Bu sebeple uluslararası ve ulusal metinlerde hayvanları koruyan ve acı çekmelerini önleyen, onlara saygı gösterilmesini temin eden hukuki düzenlemelere yer verilmiştir.
– Nitekim başıboş ve saldırgan hayvanların tamamen kontrolsüz kalmasının ve popülasyonlarındaki artışın korkuya sebep olma ve fiziksel saldırı riski nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı yönünden zarar doğurabileceği açıktır. Bu itibarla devletin hayvanların korunmasına ve kötü muamele görmelerinin engellenmesine yönelik tedbirlerin alınması sırasında insan sağlığını da gözetmesinin Anayasa’nın 5., 17. ve 56. maddelerinden kaynaklanan pozitif yükümlülüğüyle çelişen bir yönü bulunmamaktadır.
İptali istenen bir başka kuralda, sahipsiz veya güçten düşmüş hayvanların en hızlı şekilde yerel yönetimlerce kurulan veya izin verilen hayvan bakımevlerine götürülmesinin zorunlu olduğunun belirtildiği aktarılan gerekçede, “Sahipsiz hayvanların sahiplendirilinceye kadar bakımevlerine alınması ve burada barındırılması yönteminin benimsenmesinin, devletin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkından kaynaklanan pozitif yükümlülüğüyle çelişen bir yönü bulunmamaktadır” denildi.
ÖTENAZİ HÜKMÜ
Bakımevine alınan sahipsiz köpekler hakkında istisnai hâllerde ötanazi kararı verilebilmesine ilişkin hükmün iptal istemeni de reddeden AYM’nin gerekçesinde, Türkiye’nin 125 No.lu Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’ne taraf olduğu hatırlatıldı.
Sözleşme’nin 12. maddesinde, hayvan sayısının azaltılmasına dair tedbirlere yer verildiği, buna göre taraf devletlerden birinin, başıboş hayvan sayısının sorun yarattığını düşünürse hayvanların gereksiz ağrı, acı ve ıstırap çekmelerine sebep vermeyecek şekilde sayılarını azaltmak için uygun yasal ve/veya idari tedbirleri alacağı kaydedildi.
“GÖNÜLLÜLERE İHTİYAÇ KALMADI”
Gerekçede, yerel yönetimlerin bu sözleşme kapsamında sahipsiz köpekleri yakalama, tutma, öldürme, kimlik sağlama, kısırlaştırma gibi tedbirlere başvurma hususunda görevli ve yetkili olduğu belirtilerek, şu tespitler yapıldı:
– Kuralda bakımevine alınan köpeklerden; insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olanlara ötenazi/öldürme tedbirinin uygulanmasına imkan tanınmasının, devletin kişinin maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirmesi hakkı ile sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkından kaynaklanan yükümlülüğüne aykırı bir yön bulunmamaktadır.
– Sahipsiz hayvan sayısı nedeniyle artan saldırılar ve hayvanlardan bulaşan zoonoz hastalıklar gözetilerek, yakala-kısırlaştır-sal metodu yerine sahipsiz hayvanların bakımevlerinde barındırılarak rehabilite edilmesine yönelik yeni bir yaklaşım getirildiği, bu doğrultuda hayvan bakımevlerine alınan hayvanlarından rehabilite edilenlerin sahiplendirilinceye kadar bu yerlerde barındırılmasının hüküm altına alındığı ifade edilmiştir.
– Kanun’un yürürlüğe girmesiyle birlikte sahipsiz hayvanların sokakta yaşama imkanı ortadan kaldırıldığından sahipsiz hayvanların kendi mekânlarında, bulundukları bölge ve mahallerde yaşamaları sorumluluğunu üstlenen yerel hayvan koruma gönüllülerinin yürüteceği faaliyetlere ihtiyacın kalmadığı anlaşılmaktadır.
BELEDİYELER KARARI: SÜRE YETERLİ
Barınaklar için belediyelerin kaynak ayırma zorunluluğu getiren düzenlemenin iptal isteminin reddine ilişkin gerekçede de belediyelerin kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinden belirli oranda kaynak ayırmasının “meşru bir amacının” bulunduğu, kuralın ölçülü olduğu, mali özerklik ilkesiyle çelişmediği kaydedildi.
Belediyelere, kurallarda öngörülen tedbirlerin uygulanmasında düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarih yerine 31 Aralık 2028 tarihine kadar süre tanınmasının da kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında kaldığı ifade edilen gerekçede, “Öngörülen yaklaşık dört buçuk yıllık sürenin hayvan bakımevlerinin kurulması ve mevcut bakımevlerinin koşullarını iyileştirmesi bakımından yetersiz olduğu da söylenemez” denildi.
BESLEME KISITLAMASINA SUÇ DUYURUSU
Bu arada, İstanbul Valiliği’nin sahipsiz köpeklerin beslenmesine bazı kısıtlamalar getiren genelgenin hukuka aykırı olduğunu belirten 150 avukat, Vali Davut Gül hakkında suç duyurusunda bulundu. Avukatlar, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu uyarınca sahipsiz hayvanları beslemenin hem bir ödev hem de bir hak olduğunu anımsattı.
İstanbul Valiliği’nin 24 Kasım tarihinde kamuoyuna duyurduğu ve ‘özellikle sağlık ve eğitim kurumları, havalimanları, ibadethaneler, park, bahçe, yol kenarları ve oyun alanlarında sahipsiz köpeklere yönelik kontrolsüz beslemeye müsaade edilmemesi’ni içeren genelge, 150 avukat tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayet edildi.
Avukatlar, Valilik makamının Türk Ceza Kanunu ve Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında suç işlediğini savunarak işlem yapılmasını istedi.
“GENELGE YOK HÜKMÜNDE”
Avukatlar, sundukları dilekçede Valiliğin dayanak gösterdiği 02.07.2025 tarihli İl Hayvanları Koruma Kurulu kararında sahipsiz köpeklerin beslenmesine yönelik herhangi bir yasak bulunmadığını vurguladı. Dilekçede, söz konusu toplantı kararının yalnızca “kontrolsüz besleme faaliyetleri nedeniyle gerekli önlemlerin alınması” ifadelerini içerdiği, Valiliğin ise bu kararı “yasak” olarak duyurup kamuoyunu gerçeğe aykırı şekilde bilgilendirdiği ifade edildi.
Avukatlar, Valiliğin söz konusu genelgeyi “hukuki dayanağı varmış gibi” resmi kurumlara göndererek yetki gaspı yaptığını, açıklamanın toplumda kutuplaşmaya yol açtığını ve kamu barışını bozduğunu savundu.
“5199 SAYILI KANUN BESLEMEYİ YASAKLAMAZ, AKSİNE BİR ÖDEV YÜKLER”
Suç duyurusu dilekçesinde 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun Valilik makamına hayvanları besleme yasağı getirme yetkisi vermediği özellikle vurgulandı. Avukatlar, kanunun açık hükümleri gereği hayvanların beslenmesi ve korunmasının devletin sorumluluğu olduğunu, genelgenin ise hem ulusal mevzuata hem de Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu ifade etti.
Dilekçede Valiliğin açıklamasının TCK 217 kapsamında “halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik” niteliği taşıdığı, ayrıca hayvanların aç bırakılmasının 5199 sayılı Kanun madde 28/A uyarınca cezayı gerektiren bir fiil olduğu belirtildi. Avukatlar, genelgenin hayvanseverleri hedef haline getirdiğini, son dönemde artan saldırıların bu durumun göstergesi olduğunu kaydetti.
“5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu uyarınca sahipsiz hayvanları beslemek hem bir ödev hem de bir haktır” diyen avukatlar, İl Hayvanları Koruma Kurulu’nun söz konusu toplantısında “besleme yasağı”na dair bir karar bulunmadığının, buna rağmen Valilik açıklamasının bu şekilde yansıtılmasının hukuki olmadığına dikkat çekti. Kurul toplantısına katılan İstanbul Barosu temsilcisinin de “kontrolsüz besleme” ifadesinin muğlak olduğu için tutanağa şerh düştüğü belirtildi.
“HAYVANSEVERLERİN CAN GÜVENLİĞİ TEHLİKEYE ATILIYOR”
Dilekçede, Valiliğin hukuka aykırı açıklamasının toplumdaki şiddeti körüklediği ve hayvanseverlerin can güvenliğini tehlikeye attığı belirtilerek, “Bu açıklama, kamu barışını ve düzenini bozmakta; sosyal barışı olumsuz etkilemektedir” denildi.
