Kemal ASLAN- (patievreni.com)-
Her şey dört buçuk ay önce başladı. Serviste otururken birden edebiyat, felsefe ve antropoloji konularında sohbet eder buldum kendimi. Yol boyu sohbetlerini severim. Eskiden bir yol arkadaşım vardı onunla uzun uzun olmadık konuları konuşurduk. Zamanın ve mekânın dışındaydık. Aklımızdaki konuları ya da okuduğumuz kitapları, seyrettiğimiz dizi ve filmleri konuşurduk. Zamanın nasıl akıp gittiğini anlamazdık.
Yeniden böyle bir arkadaş bulmanın sevincini yaşamıştım o an onunla. Kısırlaşan dünyada iki sözcüğü geçmeyen selamlaşmalar arasında derinlik içiren konuşmalardı bunlar. Gerçi karşılaştığımızda zaman zaman bu tür konuları konuşmayı sürdürüyoruz. Entelektüel kısırlığın yaşandığı, herkesin çok şey bildiği ama konuşmadığı, ego şişikliğinin yaşandığı bir ortamda böylesi alışverişleri hep önemsedim. Bu konularda bir Nebi hocamla sohbet ederiz. Ben onun, o benim dilimden anlar. Bu duruma gelmek epey zaman aldı. Aramızda çatışmalar, gerginlikler yaşandı. Şimdi artık ortak bir dil edinmeye başladık. Bu yeni arkadaşımda genç yaşına rağmen edebiyat alanında oldukça birikimli.

Lisansının Amerikan Edebiyatı üzerine olmasının rolü de var belki de. Üstelik antropoloji alanında doktora yapması da bir avantajı. El yakan kimi konulara değiniyoruz, az konuşulan, görmezden gelinen. O, benim kedi yazılarımı biliyor. Bir gün konuşurken ikinci blokta da kendilerinin ilgilendiği bir kedi olduğunu söyledi. Çektiği fotoğrafları paylaştı ve onun adının “Sırnaşık” olduğunu belirtti. Ben ikinci bloğun kedisini fotoğraflardan tanıdım.
Tanışacağım anı sabırsızlıkla bekliyorum. Beni tanıyanlar acul (tez canlı) olduğumu bilirler ama zamanla ben de “zamanı gelince nasıl olsa tanışırım” anlayışındayım artık. Bazı şeyler zamana bırakılmalı. Olması gereken oluyor zaten. Kaderci değilim ama sabrı öğreniyorum bu ara. Kendimi denetlemeyi, kontrol etmeyi..
“Neden Sırnaşık” adı diye sorduğumda genç arkadaşım “odada herkesin yanına gider, bacaklarının arasında dolanır. Sanırım en çok da benim kokuma alışık. Beni görünce hemen yanıma gelir, ilgi gösterir. Ben de başını okşarım. Yani ilgisini gösteren öyle uzakta durmayan biri o ondan Sırnaşık koyduk adını” dedi.
Sırnaşık iki yıldır ikinci bloktaymış. Odada bulunanlar onun yiyecek ihtiyaçlarını ortaklaşa karşılıyorlarmış. Bir keresinde çok miyavlamış genç arkadaşım ona suyunu vermiş. Meğerse çok susamışmış. Kana kana bir çırpıda bitirmiş bir tas suyu. Sınırlı ihtiyaçları olsa da onlar kendilerine verilen emekleri unutmuyor, kendilerine gösterilen ilginin karşılığını veriyor. Arkadaşım da onun ilgisinden memnun Sırnaşık’ı anlatırken ela gözleri ışıldıyor. Zaten yüzünde hep bir gülümseme var onun. İnsanı ferahlatan bir yanı var. Zaman zaman doktora derslerinden dolayı yoğunluk ve
yorgunluk yaşasa da baş etmeyi öğreniyor. Sırnaşık’ın ikinci bloğu tercih etmesinin nedeni orada gastronomi bölümünün bulunması akla yatkın bir neden. Yemek ve yiyecek kokuları çekmiştir onu oraya.
Üçüncü katta zaman zaman nefis kokular yayılıyor okula. Öğrenciler hocalarının denetiminde marifetlerini sergiliyor. Kedilerin kokulara karşı hassas olduğu düşünülürse bu varsayım en gerçekçisi bence. Sırnaşık üçüncü katta olmayla

yetinmemiş. Türünün özelliğini o da yansıtmış. Bir üst katı merak etmiş. Dördüncü katta genç arkadaşımın da bulunduğu odayı kendisine yuva edinmiş. Odada bulunanlar da onunla ilgilenmişler gündelik ihtiyaçlarını karşılamışlar. Aralarında kurulan bağ nedeniyle o ikinci bloktan ayrılmaz olmuş. Sabahları kuru ve ıslak mamasını yedikten sonra boş sandalyede uyumayı seviyormuş. O kadar besili durmuyor ama sağlıklı görünüyor. Aslında çok rahat bir kedi. Bunu fotoğraflardan çıkarıyorum. Nerede rahat ederse orayı tercih ediyor.
Halıfleksin üzerine uzanıp etrafı kolaçan etmeyi seviyormuş. Zaman zaman arkadaşımın masasına çıkıp onunla ilgilenmesini de üslubunca talep ediyormuş: “Beni unutma, burada ben de varım.” Bir aidiyet duygusunu yaşamak aralarında kurulan bağı sürdürmek istiyormuş. Arkadaşım onunla ilgilendikten sonra masasından ayrılıyormuş. Kimi zaman odadan dışarıyı seyretmeyi seviyormuş. Meraklı ne de olsa. İçeride kapalı olsa da dışarıda gürül gürül akan bir hayat var.
Arkadaşım bir gün onun fotoğrafını çekerken ona niye ki der gibi bakmış. Nerden bilecek o bir yazı konusu olacağını. Zaman zaman da sevimli hareketler yapıyormuş arkadaşımın ilgisini çekmek için. Gözleri açık yeşil, alacalı bir kedi. Meğer adı Asil’miş. Arkadaşım bayram öncesi söyledi. Odadaki arkadaşları da artık ona öyle sesleniyormuş. Onunla daha tanışmadım, onu daha gözlemlemedim. Arkadaşımı ziyaret ettiğimde onunla mutlaka tanışacağım. Belki bizim de aramızda bir bağ kurulur; hayat bu!