Kemal ASLAN-
Kediler ve yaşadığı mekânlar arasındaki ilişki son dönemde ilgimi çekiyor. Pazar günü CRR’de bir konsere gitmiştim. Konserin başlamasına on dakika vardı. Koltukların arasında bir siyah kedi gördüm. Siyah kedi görünce hemen okuldaki
kediyle karşılaştırıyorum. Renkleri ve gözleri benzeyince “acaba o mu?” diye düşündüm. Sonra “olmaz, buraya gelemez” diye düşündüm. Ancak anlık düşünce olarak zihnimin bir köşesinden geçti. Demek ki okuldaki siyah kedi de zihnimde yer almış. Sonuçta 14 aylık aşina bir durum var. Bu siyah kedi önce kendini gösterdi görevlilerin geldiğini görünce koltuğun altına çıktı. Genç görevli onu oradan çıkarmak için çok çaba harcadı ama nafile. Üstelik
genç görevlinin elini de tırmaladı. Sonra bir başkası geldi o da ne kadar uğraştıysa kediyi salondan çıkaramadı. Bir ara siyah kedi öne gitti ve sahneye çıktı. Sahnenin önünde oturan genç bir kız onu okşadı ve kucağına aldı. Siyah kedi de bu duruma tepki göstermedi. İlkinde salondan uzaklaşmaya tırmık atarak tepki gösterdi;
ikincisinde ise gördüğü sevgi üzerine sakinleşti. Kedi bile sevgi davranışları karşısında davranışını değiştiriyor. Sevginin dönüştürücü gücü burada. Daha sonra konser başladı. Siyah kedi ortaya çıkmadı. Belli ki bir koltuğun altında
seyircileri rahatsız etmeden konseri dinledi. Belki de onun da kulakları bu ritmik klasik müziğe o da alışıktır. Hani dalga geçmek için entel sözcüğü kullanılır ya. Bu kedi de enteldir belki. Müziğin sakinleştirici, rahatlatıcı etkisi onu da etkilemiştir. Pacific Quintet’in üflemeli çalgılarla salonu dolduran ezgileri onu da etkilemiştir. İlk defa piyano ve vurmalı, yaylı sazlar olmadan da klasik müzik eserlerinin bu kadar başarılı biçimde çalındığını fark ettim. Oraya gelen herkes gibi ben de müziğin tınılarıyla farklı bir ruh haline girdim. Çünkü buraya konser için gelmiştim ve programda neler
olacağını biliyordum. Dolayısıyla rahatsızlık vermedi. Ama bazen çalıştığınız ortamda sizi yok sayacak biçimde sabahın erken saatinde dinlediği müzikle koridorlarda sesin
yankılanmasına yol açanlar olabiliyor. Sadece kendini önemsediğinden müzik dinleme adabı dışında davranabiliyor. Uyarsanız da kendi bildiğini yapmaya devam
ediyor. Bunun kendi tercihlerini başkasına dayatma biçimi olduğunun farkında mı? Yoksa ortamı germek ya da birine sesini duyurmak için mi yapıyor? Bilemedim.
Ancak bildiğim kendi tercihlerini kamusal alanda başkalarına dayatma isteği. Ne yazık ki ötekini dikkate almama, kendi isteklerini dayatma bu son yıllarda bu bir eğilim oldu. Herkes bu noktada birbirine benzemeye başladı. Üstelik nezaket falan da rafa kaldırıldı. Herkesin içinden otoriter kişilik çıkmaya başladı. Bu düzeltilmesi zor süreç
içinde olduğumuzu gösteriyor. Konserde ara verildikten sonra sahneye bu kez tekir bir kedi çıktı. Bir süre
dolandıktan sonra o da seyircilerin arasında karıştı. Bu kedilerin müziğe aşina olduklarını söylemek mümkün. Hiç ses çıkarmadılar bulundukları yerden –konser sırasında göremedim- sessizce yani miyavlamadan dinlediler. Çıkışta güvenliğe CRR’de kaç kedi olduğunu sordum: “Dört” dedi güvenlik görevlisi. 1”990’lı yıllarda
CRR’de hem siyasal hem de sanatsal etkinlikler yapılırdı. Ben de bunların çoğunu izlemiştim bir muhabir olarak. O zamanlar kedi yoktu. Güvenlik görevlisine “ne zamandır bu kediler var” dedim. O da “ben 2,5 yıldır buradayım onlar da burada” dedi. Demek ki onlarda 2,5 yıldır burada düzenlenen etkinliklere alışık. Kedilerin bir adı olup olmadığını sordum yokmuş. O zaman ben de can dostları renkleriyle yazmayı ve adlandırmayı tercih ettim. Her ne kadar anonimleştirme tehlikesi varsa da. Başka çözüm bulamadım. Biz güvenlikle konuşurken yanımıza CRR Yönetici
Asistanı Zühal Hanım geldi. “Biz kedi sever bir yönetimiz. Kedilerimiz burada rahat biçimde dolaşıyor. Onların her türlü ihtiyacını karşılıyoruz. Sorunlarını çözüyoruz” dedi. Çıkışta üçüncü bir kediye daha rastladık. Dördüncüsünü göremedim. O da kim bilir nerededir. Bildiğim bu kedilerin diğerlerinden farkı kulaklarının ezgilere alışık
olması. Acaba bu durum onları nasıl etkiledi? Bu nasıl saptanabilir? Bilemedim. Ancak yürürken bir şey daha dikkatimi çekti: CRR binasının yanında tahtadan yapılmış 7 tane kedi evi vardı. CRR yönetimini hayvan dostu tutumundan dolayı
kutluyorum; bunun diğer kurumlara da örnek olmasını diliyorum.